17-04-2012, 10:27 AM
Sergen Yalçın yazdı...
Öncelikle şunu yazmak lazım. Beşiktaş ve Trabzon ilk maçlardaki yenilgilerle Süper Final’e havlu attı. Artık Süper Final 1.’lik, 2.’lik, 3.’lük, 4.’lük maçları şeklinde oynanacak. Yani Süper Final ikiye bölündü. Böyle erken olmasını beklemiyordum. Ama ilk 2 maçtaki sonuçlar bu tabloyu doğurdu.
Maça gelince... Tempolu başlayan oyun, arzulu başlayan Beşiktaş ancak gecenin sonunda sahadan kötü bir sonuçla ayrılan yine Beşiktaş... Ben Beşiktaş’ın ilk 11’in beğendim. Mevcut oyuncular arasında çıkabilecek en iyi kadroyla sahadaydı takım.
Oyuna iyi giren Beşiktaş eğer erken golü bulabilse maçı kesinlikle kaybetmezdi. Çünkü oyuncular iyi motive olmuşlardı. Fizik olarak da güçlülerdi. Ama yardımcı hakemin kaçırdığı ofsayt pozisyonu, Galatasaray’ın öne geçmesini sağladı. Gol sonrası da Beşiktaş moral motivasyonunu kaybetti. İlk 15-20 dakikalık bölümde Beşiktaş iyiydi. Ancak sonrasında ilk yarı bitene dek kontrol G.Saray’daydı. Bunda Cimbom’un orta alan oyuncularının ayağa pasları ve önde baskı en büyük etkendi. Göbekteki Melo-Selçuk ikilisi zaten tempo olarak iyi oyuncular. Onların etkisi de eklenince, G.Saray devre sonuna dek üstünlüğünü korudu. Sadece Riera’nın olduğu kanat fazla çalışmadı. Riera da çok formda ve tempolu bir oyuncu değil. Bu nedenle Engin’in olduğu kanat işledi G.Saray’da.
Fatih Terim çok akıllı bir teknik direktör. 2. yarıda oyunu tamamen rölantiye aldı G.Saray. 2. devre, ilk yarıya oranla vasat geçti. Özellikle Aydın-Necati değişikliğinden sonra G.Saray tam bir deplasman takımı havasına büründü. Arkada bekleyen, “1-0 bizim için yeterli” mantığında bir takım gördük. Bu da Terim açısından yanlış bir tercih değildi. Beşiktaş’ı İnönü’de yenmek kolay değil. Fatih Terim ve oyuncular da bunun farkındaydı. Galibiyet G.Saray’a Süper Final’de büyük avantaj sağladı. Deplasmanda alınmış 3 puan Süper Final’de çok önemli ki, Galatasaray bu avantajını devam eden süreçte mutlak kullanacaktır.
Beşiktaş’a gelirsek... Beşiktaş ofansif olarak sıkıntı yaşayan bir takım. İyi mücadele ve oyunu kontrol etmenin dışında pozisyon bulmak da gerek. Bu konuda zorlanıyor. Mustafa Pektemek ileride yalnız kaldı. Orta alandan destek verecek adam bir türlü bulamadılar. En net pozisyon Holosko’nun karşı karşıya kaçırdığı goldü. Orta alan öne destek veremiyor, takım önde çoğalamıyor. Oysa G.Saray bu anlamda çok avantajlı. Öne doğru giden çok oyuncu var. Böyle bir maçta Quaresma’dan çok daha etkili bir performans beklerdim. İnönü’de oynuyorsun, derbiye çıkıyorsun. Ama Q7, bu beklentiye cevap veremiyor sezon başından beri. Holosko da vasatın üzerine çıkamadı. Beşiktaş’ın temposunu, arzusunu isteğini beğendim. Ama bu derbilerde mutlaka gol atman gerek. Atamazsan kaybedersin. Hüseyin Göçek’in ofsayt olan ilk golde yapacağı bir şey yoktu. Tamamen yardımcı hakemin görmesi gereken bir pozisyondu. Ama onun dışında çaldığı enteresan faullerle bu maça hafif kaldı Göçek... Fırat Aydınus, Cüneyt Çakır gibi hakemler varken bu maça onun verilmesi de enteresandı.
haberturk
maçın özeti:
http://www.youtube.com/watch?v=52EosqcbA9A
Öncelikle şunu yazmak lazım. Beşiktaş ve Trabzon ilk maçlardaki yenilgilerle Süper Final’e havlu attı. Artık Süper Final 1.’lik, 2.’lik, 3.’lük, 4.’lük maçları şeklinde oynanacak. Yani Süper Final ikiye bölündü. Böyle erken olmasını beklemiyordum. Ama ilk 2 maçtaki sonuçlar bu tabloyu doğurdu.
Maça gelince... Tempolu başlayan oyun, arzulu başlayan Beşiktaş ancak gecenin sonunda sahadan kötü bir sonuçla ayrılan yine Beşiktaş... Ben Beşiktaş’ın ilk 11’in beğendim. Mevcut oyuncular arasında çıkabilecek en iyi kadroyla sahadaydı takım.
Oyuna iyi giren Beşiktaş eğer erken golü bulabilse maçı kesinlikle kaybetmezdi. Çünkü oyuncular iyi motive olmuşlardı. Fizik olarak da güçlülerdi. Ama yardımcı hakemin kaçırdığı ofsayt pozisyonu, Galatasaray’ın öne geçmesini sağladı. Gol sonrası da Beşiktaş moral motivasyonunu kaybetti. İlk 15-20 dakikalık bölümde Beşiktaş iyiydi. Ancak sonrasında ilk yarı bitene dek kontrol G.Saray’daydı. Bunda Cimbom’un orta alan oyuncularının ayağa pasları ve önde baskı en büyük etkendi. Göbekteki Melo-Selçuk ikilisi zaten tempo olarak iyi oyuncular. Onların etkisi de eklenince, G.Saray devre sonuna dek üstünlüğünü korudu. Sadece Riera’nın olduğu kanat fazla çalışmadı. Riera da çok formda ve tempolu bir oyuncu değil. Bu nedenle Engin’in olduğu kanat işledi G.Saray’da.
Fatih Terim çok akıllı bir teknik direktör. 2. yarıda oyunu tamamen rölantiye aldı G.Saray. 2. devre, ilk yarıya oranla vasat geçti. Özellikle Aydın-Necati değişikliğinden sonra G.Saray tam bir deplasman takımı havasına büründü. Arkada bekleyen, “1-0 bizim için yeterli” mantığında bir takım gördük. Bu da Terim açısından yanlış bir tercih değildi. Beşiktaş’ı İnönü’de yenmek kolay değil. Fatih Terim ve oyuncular da bunun farkındaydı. Galibiyet G.Saray’a Süper Final’de büyük avantaj sağladı. Deplasmanda alınmış 3 puan Süper Final’de çok önemli ki, Galatasaray bu avantajını devam eden süreçte mutlak kullanacaktır.
Beşiktaş’a gelirsek... Beşiktaş ofansif olarak sıkıntı yaşayan bir takım. İyi mücadele ve oyunu kontrol etmenin dışında pozisyon bulmak da gerek. Bu konuda zorlanıyor. Mustafa Pektemek ileride yalnız kaldı. Orta alandan destek verecek adam bir türlü bulamadılar. En net pozisyon Holosko’nun karşı karşıya kaçırdığı goldü. Orta alan öne destek veremiyor, takım önde çoğalamıyor. Oysa G.Saray bu anlamda çok avantajlı. Öne doğru giden çok oyuncu var. Böyle bir maçta Quaresma’dan çok daha etkili bir performans beklerdim. İnönü’de oynuyorsun, derbiye çıkıyorsun. Ama Q7, bu beklentiye cevap veremiyor sezon başından beri. Holosko da vasatın üzerine çıkamadı. Beşiktaş’ın temposunu, arzusunu isteğini beğendim. Ama bu derbilerde mutlaka gol atman gerek. Atamazsan kaybedersin. Hüseyin Göçek’in ofsayt olan ilk golde yapacağı bir şey yoktu. Tamamen yardımcı hakemin görmesi gereken bir pozisyondu. Ama onun dışında çaldığı enteresan faullerle bu maça hafif kaldı Göçek... Fırat Aydınus, Cüneyt Çakır gibi hakemler varken bu maça onun verilmesi de enteresandı.
haberturk
maçın özeti:
http://www.youtube.com/watch?v=52EosqcbA9A

Bir masal var yaşar, uzaklarda
Bu ömür yetmez ona kavuşmaya
