Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Ragnarök-İnceleme
Yorum Sayısı: 3,833
Konu Sayısı: 3,634
Üyelik Tarihi: Sep 2011
Rep Puanı: 6,050
Cinsiyet: Erkek
Meslek: İşletme
İşletim Sistemi: win7
Bilgisayarım: phılıps
İnternet Tarayıcı: Google Chrome
Nerden: Dünyadan
Takim: galatasaray
#1
ragnarok-genel1.jpg

En eski hikayelerden birisidir bu. Bir tarafta tehlikeli, uç bir karakter olarak bireyin gösterilmesi, diğer tarafta bir isimle adlandırılmayan, bireyi hedef gösterirken görünmez olan toplum. Şeytanı, cadıyı, vatan hainini, kimin yaşamayı hak edip, kimin acılara mahkum edileceğini belirleyen de o toplum! Elbette bu basit bir denklem değil. Ve bu işi burada çözmeyeceğiz. Yapabileceğimiz tek şey, bize toplumsal yapılardan, kurumlardan geçen bazı virüsleri reddetmek ve bünyemizden atmaya çalışmak. Bunun için zamanı, taşıdıklarıyla birlikte geri sarmamız gerekebilir.

İngiliz yazar A.S. Byatt’ın Ragnarök: Tanrıların Alacakaranlığı isimli kitabı İskandinav mitolojisini, savaşın gölgesindeki İngiltere kırsalında bir kız çocuğunun “Asgard ve Tanrılar” isimli kitabı okurken hissettikleri üzerinden anlatıyor. Yazarın kitabın ön sayfasına düştüğü nottan, bu kız çocuğunun kendi çocukluğundan izler taşıdığı anlaşılıyor. Ancak kitaptaki durum için, “yaşananları bir çocuğun gözünden anlatıyor” cümlesi çarpık bir cümle olur. Zira İskandinav mitolojisini olduğu gibi anlatıyor kitap. Çocuğun varlığı daha çok bölümlerin başlarında yer alırken, kitaba katkısı hikayeye çocuk duyarlılığı kazandırmaktan çok, yetişkinin yerleşmiş algısını taşıdıklarıyla birlikte zamanı geri sarıp kırması noktasında beliriyor. Kurguya fazlaca bir etkisi olmayan çocuk, algıyı yüklerinden arındırma işlevi görüyor.

Kitabın ilerleyişi tek, uzun, kopmayan bir hikaye anlatımı, klasik bir roman biçiminde değil. Bunun yerine kapı kapı açıyoruz hikayeyi. Her odada bir mit anlatılıyor ve kapı kapanıyor. Mitler arasında kronolojik bir çizgi olsa da köprülerin anlatılmadan geçildiğini ama buna gerek de kalmadığını belirtelim.

Jormungandr-1.jpg

İlk odalarda yaradılış hikayeleri ile karşılaşıyoruz. Yeryüzüne hayat veren dişbudak ağacı Yggdrasil ve denizlerdeki eşi Randrasill gibi, varlıkları, dilin akışı içerisinde birer kelime olarak doğuruyor yazar. Savrulmaya, yanlış adım atmaya çok müsait tasvirlerin, zorlama hissi yaşatmadan üstesinden geliyor. Varlıkların kendiliğinden, olağan gelişimleri, yaşayan, organik bir dille anlatılırken, insana çok benzeyen tanrıların hikayeye girdiği noktada insana ait bilinçli şiddete tanık oluruz yeniden:

“Onlar, ilk tanrılar, Ymir’e doğru sinsice yanaştılar ve onun bedenini deşip parçaladılar.”

Ymir, lavların etkisiyle parçalanan bir buzdağından ortaya çıkan bir devdir.

Devasa bir cüssesi vardı Ymir’in. Onun her şey olduğu da söylenebilir veya hemen hemen her şey.”

İnsanı ise üç tanrı; Odin, Hönir ve Loki, su kıyısında buldukları iki cansız kütükten yaratır. Adem ve Havva, Ask ve Emble isimli iki ağaç parçasıdır.

İnsana kanını ve rengini veren Tanrı Loki, kitabın en can alıcı karakteridir. Hollywood tarafından önce Thor ve sonra The Avengers (Yenilmezler) filmlerinde kibirli, bencil, “öl artık” dedirten Loki’den bahsediyorum. Ne garip ki, burada kibirli, bencil olanlar, Asgard’ın “yenilmezler çetesi”; toplu bir şekilde diğer tanrılardır. Loki, aydınlık yüzlü, iyilik yüklü ama ölüme yazgılı tanrı Baldur’un (Baldr) ölümünden sorumlu tutulur. Gerçekten de Baldur’un ölümünün sebebi ilk bakışta Loki’dir. Uykudan kalkamaz olan ve kötü rüyalara hapsolan Baldur için, annesi Tanrıça Frigg, Asgard’daki bütün canlılardan Baldur’a zarar vermeyecekleri yönünde söz alır. Hepsini tek tek gezer Frigg.

Yine de bir açık bırakmıştır. Kadın kılığında sarayına giren Loki, Frigg’in güçten yoksun, körpe bir ökseotunu es geçtiğini öğrenir. Diğer tanrılar, hiç bir şeyin zarar vermediği Baldur üzerinde bir oyun oynarlar. Ellerine ne geçerse ona fırlatırlar ama hiçbir şey Baldur’a zarar vermez. Burada Baldur’un kör, çelimsiz ve koyu tenli kardeşi Hödur’u (Höhr) bulur Loki. Onu da bu oyuna katılması yönünde ikna ederek bir oka çevirdiği ökseotu ile kardeşini vurmasına sebep olur.

Rene Girard, içerisinde iyi metin çözümlemeleri olan ama taşıdığı çözümlemeleri çok yanlış yerlere bağladığı kitabı Günah Keçisi’nin bir bölümünde bu miti ele alır. Girard, tahminine göre ilk temsilde yapmacık linçe katılmayan tek kişinin Loki olduğunu vurgular. Georges Dumezil’den alıntıladığı cümlede ise “Bu gösteriden Loki hoşlanmadı” diye yazar. O halde Loki, tanrıların yapmak istedikleri için oyuna çevirdikleri şeyi gerçeğe dönüştürendir. Bir anlamda tüm o tanrıların sahte yüzlerini açığa çıkartır. Tanrıların, dolayladığı arzularını gizleyen sisi kaldıran odur. O yüzden de hiddetlenir tanrılar ve fırsatını bulduklarında bunun acısını çıkartırlar.

Fenris-2.jpg

Bir karısı olmasına karşın Loki, meraklı ve haz peşinde bir tanrıdır. Sürekli akan bir zekası vardır. Loki’nin kurda benzeyen dev bir dişiden üç çocuğu olur. Fenris isimli dev bir kurt, Jörmungandr isimli dev bir su yılanı ve ölüm diyarının kraliçesi olacak olan, vücudunun yarısı canlı, yarısı ölü olan Hel. Loki’nin ve çocuklarının akıbeti, tüm hikayenin ve Asgard’ın da akıbetini belirleyecektir. Kıyamet günü olan Ragnarök, aynı zamanda bir hesaplaşma günüdür.

Şekil ustası Loki, varlıkların şekillerini incelemeye de oldukça meraklıdır. Odin’in bir diktatör gibi tasvir edildiği yerde Loki’den şöyle bahsedilir;

“Loki ise, varlıklar ve olaylarla, dünya üzerinde var oldukları şekliyle ve taşıdıkları özelliklerle, sırf ilgisini çektikleri için ilgilenirdi”

Loki, Fenris, Jörmungandr ve Hel’i okurken, tam bu cümle ile okuyorum. Kana susamış olmaları, ölümcül ve korkunç olmaları beni bağlamıyor. Zira onlar, oldukları şeyler. Sürekli şekil değiştiren Loki, hiç şekil değiştirmeyen ama olduğu şey de olmayan, tekinsiz Odin’den daha mı tehlikelidir? Ya da bir arada olan, ölüm mekanizmaları birbirlerinin onayıyla çalışan insan veya insan-tanrı topluluklarından? Birinin diğerine evet demesine bakar ölüm. Ki aslında ölüme önceden karar veren, o evet’i isteyen çiğ soruda, döllenmeyi bekleyen yargıdır. Baldur’un ölümüne sebep olan Loki, o çiğ soruyu da öldüren kişidir belki de. Hilebaz Loki, hileyi ortaya çıkaran olur. Hayat veren tanrıların, aynı zamanda katil tanrılar olması gibi.

Son sözü yazara bırakıyorum. Loki’nin evini anlattığı bölümde evi ile birlikte zihnini de anlatıyor yazar. Şekil değiştiricinin şekiller üzerine akar haldeki düşünceleri bunlar. Dört elementi yazıda kullanmanın ne kadar hayati olduğu bilgisiyle, kıskanarak okuyorum bu pasajı. Zira, olay yazmak, insanı, hatta bir şehri anlatmak çok daha kolay böyle bir tasvirden. Nazarımda bu pasaj, Loki’nin hakkını Loki’ye teslim etmenin maharetli sergilenişidir:

“Pürüzsüz ve seri bir hat halinde göğe yükselen duman sütununun göz açıp kapayıncaya kadar giderek daha şiddetli girdaplar meydana getirerek uğuldayan çalkantılı bir kütleye dönüşmesinin sebebi ne olabilirdi? Peki ya nehrin ortasındaki kayaya varıncaya kadarki süreçte içindeki kabarcıkların o narin çizgilerini görmesine izin verecek ya da pembemsi ve gümüşi pırıltılar saçan pullarını yalayıp geçerken bir gıdıklanma hissi yaratacak ölçüde durağan ve berrak bir akıntı sergileyen su, kayayla karşılaşınca neden bir anda dört bir yana dağılıyor ve yer yer tekrardan bir araya gelir ani anaforlar oluştururken etrafa köpükler sıçratıp fırıl fırıl dönüyordu?Buradan hareketle, suyun da tıpkı duman gibi giderek çılgınlaştığı ve dumanla pek çok yönden benzeştiği anlaşılıyordu. Bu durumdan kendi yararına bazı çıkarsamalarda bulunmak istiyordu Loki… Ateş ile suya hükmetmekten ziyade onların haritasını çıkarmaktı hedefi.”

http://superkarga.com/
82688081_3749748_4241322423441.gif
Bir masal var yaşar, uzaklarda
Bu ömür yetmez ona kavuşmaya


b-491535-sdrhd.gif
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi



10tl.net Destek Forumu -

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping